İnsanlığın başlangıcından beri kadim Türk yurdu olan, bugün Doğu Türkistan dediğimiz bölge, 18. yüzyılda Qing Hanedanlığı tarafından, Çungar Hanlığı yenilerek ele geçirilmiş, bundan sonra da günümüze kadar Çin kontrolünde kalmıştır.
Bölgede Çinlilerin azınlıkta, Uygurların ve diğer Türk ve Tunguz halklarının çoğunlukta olması sebebiyle özellikle Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra, Mao’nun sözde geri kalmış azınlıkların aydınlatılıp, yeni sosyalist yapı içerisinde işlevsel proleterlere dönüştürülmesini hedefleyen, fakat gerçekte bir etnik manipülasyon doktrini olan “Ulusal Mücadele Teorisi” kapsamında bölgenin etnik yapısını ve kültürünü değiştirmek ve tahrip etmek için Çin Komünist Partisi sürekli olarak çalışmalar yapmaktadır.
Konsantrasyon kamplarının ve doğum regülasyonlarının da dahil olduğu bu çalışmaların birçoğu sözde sosyalist ideallerle çatışan Nazilerin gerçekleştirdiği uygulamalardan çok da farklı değildir.
Bu etnik faşist uygulamalar dünya kamuoyunda sürekli tepki görmekte, fakat yeterli yaptırımlar uygulanamamakta, sözde demokrasi gözüken bürokratist, propagandacı ve sansürcü Çin rejimi bölgede vahşetini malesef devam ettirmektedir. Sözde uluslararası proleter kimliğini oluşturmayı hedefleyen Çin, sadece Uygurlara ve diğer Türklere değil, aslında anavatan Çin kültürü de dahil tüm kültürlere ve etnik gruplara oldukça düşmanca yaklaşmakta, onları yok etmektedir.
Sincan’da yaşayıp Türk olmayan müslümanlar, Çin’in kuzeyinde yaşayan çeşitli Türk ve Tunguz halkları da Çin tarafından asimile edilmektedir. Çin’in çalışmaları birbirine eşit proleterlerin yönettiği bir sanayi devleti değil, kendisine karşı koyamayan bütün komşularını yutarak beslenen, büyüyen, demir yumrukla yönetilen, bilgi ve konuşma özgürlüğünün olmadığı, devlet eliyle antik Çin kültürü dahil tüm kültürlerin tahrip edilerek oluşturulmuş yarım yamalak, yapay bir kültür dışında hiçbir kültüre tahammülün olmadığı, bağnazlığın resmî ideoloji olduğu ucube bir makine devlet yaratmayı hedeflemektedir.
Vatanını Sevenler Federasyonu olarak kalplerimizin Doğu Türkistanlı Türk kardeşlerimizle olduğunu, acılarını hissettiğimizi, Türk devletlerinin bu zulme sessiz kalsa da dünyadaki bütün Türklerin de bu acıyı hissettiğine eminiz.
Doğu Türkistan dahil tüm esir Türklerin ve insanlığın kurtuluşunun Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerinde olduğuna inanıyoruz:
“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.”